ANAYASA YARGISI BAĞLAMINDA RADBRUCH’UN KURAMININ FAYDASI/ZARARI

GİRİŞ

Alman filozofu Radbruch, olan ile olması gerekenin birbirinden kesin çizgileri ile ayrılması gerektiğini söylemiştir.  Haklı olanın ise, ancak gerçekliğin gözlemlenmesi ve algılanması yoluyla tespit edilebileceğini ileri sürmüştür.

Radbruch’un felsefesini doğru anlayabilmek için düşünce sistemini oluşturduğu iki ayrı dönemin birbirinden ayrı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Ona göre, adalet kavramı belirgin bir kavram değildir. Adaletin amacı eşit durumda olanlara eşit farklı durumda olanlara ise farklı muamele yapılmasıdır. Fakat adaletin uygulanması için eşitliğin ölçüsünün ne olması gerektiğinin belirlenmesine ihtiyaç vardır. Ayrıca eşit muamele ile farklı durumda olanlara farklı muamele şeklinin saptanması gerekmektedir.

Hukukun içeriğinin anlaşılması için hukuki uygunluğun ne olduğunun bilinmesi de önem arz etmektedir. Bu nedenle, hukuki bir düzenlemenin hukuki uygunluğunun açık ve net olarak tespit edilmesi gerekir.

Adalet hukukun şekli ile ilgileniyorken, uygunluk hukukun içeriği ile ilgilenmektedir. Bu anlamda, hukukun ve devletin amaçlarının ayrılamayacağını savunmaktadır.

Radbruch’un düşüncesinin iki aşamada oluştuğunu söyleyebiliriz. İlk aşama İkinci Dünya Savaşı öncesi dönemdir. Bu dönemde Radbruch, pozitif hukukun mutlak surette uygulanmasından yana ve önceliğini hukuki güvenlik ve kesinliğe vermiştir. Yani hukuk kurallarının adaletsiz veya genel hukuk prensiplerine uygun olup olmadığına bakılmaksızın uygulanması gerektiğini düşünmektedir.

İkinci aşama ise, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemdeki düşünceleridir. Bu dönemde ise, Almanya’daki uygulamaları gördükten sonra ilk aşamadaki düşüncelerinden vazgeçmiştir. Daha önce savunmuş olduğu hukuki kesinlik ve güvenlik fikrini yumuşatmıştır. Kısaca artık hukuk kurallarının salt hukuk normu olması nedeniyle uygulanması fikrinden uzaklaşmıştır. Yani hukuk kuralı sadece norm olduğu için uygulanmayı hak etmemektedir. Hukuk kurallarının adaleti sağlama amacına hizmet etmesi gerektiğini, ülkede hukuki güvenliği ve adaleti sağlaması gerektiğini ileri sürmüştür. Ayrıca hukuk kuralının adaleti sağlamada yetersiz kalması ve ağır insan hakları ihlallerine yol açması durumunda ülkede adaletsizlik tahammül edilemez bir noktaya gelecektir. Bu nedenle, adaletsizlik getiren normların salt norm olması nedeniyle uygulanmaması gerektiğini ve bunlara bir sınırlama getirilmesi gerektiğine işaret etmiştir.

Böylece pozitif hukuk kurallarından daha çok hukukun genel prensiplerinin önemsenmesi ve adaletin sağlanması üzerinde durulmalıdır demiştir. Onun tabiri ile hukuk sırf hukuk olması nedeniyle uygulama alanı bulmaz, eğer hukuk kuralları adaletsizliğe neden oluyorsa sınırlandırılmalıdır. Adaletsizliğe yol açan hukuk normlarını uygulayanların sorumluluk altında kalacağını belirtmektedir. Adaletsizliğe yol açan hukuk normları dikkate alınmamalıdır.

Bu çalışmada, Radbruch’un kuramının ne olduğu, bu kuramın faydaları ile zararları, kuramın yargı kararlarına yansıması ile Türk Anayasa Mahkemesi’nin bu kurama dayanarak almış olduğu örnek kararlara değinilecektir. Son olarak da Radbruch’un kuramının genel bir değerlendirilmesi yapılacaktır.

Makalenin tamamına ulaşmak için lütfen tıklayınız.