Geçtiğimiz hafta Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinin Dünya çapındaki başarılı çalışmalarına rağmen, finansal olarak kriz halinde olduğu ve medikal malzeme vb. temininde sıkıntı yaşadığı konusu medya yoluyla kamuoyuna yansıdı.

Aslında benzer sorunlar, Türkiye’de bünyesinde tıp fakültesi bulunan tüm üniversitelerde yaşanmakta.

Üniversiteler borçlarını dört, üç, iki ya da en az bir yıl geriden ödüyorlar. Bu şartlarda finansal olarak benzer yapıya sahip birçok özel sektör kurumunun belki de elinde tek çare olurdu; iflasını ilan etmek.

Devlette iflas olmayacağına göre, bu büyük soruna sürdürülebilir çözüm geliştirilmesi gerekli. Sorunun ana kaynağı özetle şu; Daha önce SGK üzerinde kalan yük, bugün tekil bazda üniversiteler üzerinde kalıyor. Bir başka deyişle, daha önce SGK açığının büyüklüğünden söz edilirken, bugün tekil bazda Akdeniz Üniversitesi ya da diğer üniversitelerin finansal sorunlarından söz ediliyor.

Anlaşılması gereken öncelikli konulardan biri finansal sorunlar sadece finansal sorunlar değil, büyük oranda yönetim sorunlarının sonuçlarıdır. Oysa üniversite hastanelerinin yönetiminden sadece işletmelerin yöneticileri sorumlu değildir ve faaliyet gösterilen alanda Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, SGK, YÖK gibi kurumların düzenleyici, yönlendirici, izleyici ya da denetleyici olarak bir çok fonksiyon icra ettiği bilinmektedir. Bu durumda üniversitelerin finansal sorunlarının kaynağı sadece üniversite yönetimleri olabilir mi? Bizce “HAYIR”.

Mevcut şartlar altında bünyesinde üniversite hastanesi bulunan üniversitelerin finansal sorunlarının çözümü için uzun vadeli ve temel dönüşümlerin geliştirilmesi gerekir. Bu bağlamda aşağıdaki hususlar çözüme katkı sunacak yol haritasına katkı sağlayabilecektir;

  • Finansal sorunlar üniversite kaynaklarının tamamı (döner sermaye ve özel bütçe) üzerinden bütünsel bir yaklaşımla çözüme kavuşturulmalıdır.
  • Finansal sorunlara, tüm aktörlerinin (Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, SGK, YÖK, Üniversiteler) işbirliği içinde çözüm bulunması gerekir.
  • Üniversiteleri birbirleri ve sektördeki diğer aktörlerle karşılaştıracak gerçek standartlar belirlenmeli, böylece finansal olarak izleme kolaylaştırılmalı, sorunlar çıktığında müdahale zamanı kısaltılmalıdır.
  • Hastane yönetimlerinde aktörlerin yetki-görev-sorumluluk zinciri organizasyona bağlı olarak yeniden yapılanmalıdır.
  • SGK neredeyse sağlık hizmet üretiminin tek alıcısı olarak gelirlerin şekillenmesinde birinci derecede belirleyici aktördür. Dolayısıyla üretilen değerlerin fiyatının belirlenmesi bakımından, SGK’nın reel piyasa fiyat ve ilişkilerini gözetmesi sağlanmalıdır.
  • Üniversitelerde hizmet üreten personelin (doktor, hemşire vb.) ilave ücretleri ek ödeme adı altında kendilerine sağlanmakla birlikte, bu özlük yapısı kesin olarak revize edilmeli ve gerekirse özlük hakları özel bütçe üzerinden temin edilmelidir.

Bu değerlendirmeler, çözüme katkı sunabilecek temel başlıkları ortaya koymaktadır. Çözüm kararlılık gerektirir ve aslında üniversitelerin uzunca bir dönemdir finansal sorun yaşamasından, bu kararlılığa katkı sağlayacak koordinasyonun da eksik olduğu anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede, sorunu sahiplenecek bir anlayış geliştirilmeli, meselenin sadece üniversitelerin yönetimlerinden kaynaklanmayan bir mesele olduğu anlaşılmalı ve piyasa koşullarına yakın faaliyet yürütmek üzere sağlıklı ve sürdürülebilir bir yönetim yaklaşımının geliştirilmesi gerekir.