GİRİŞ

5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu dolandırıcılık suçları ile ilgili olarak 765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunundan oldukça farklı düzenlemelere yer vermiştir. 5237 sayılı Kanun dolandırıcılık suçlarını mal varlığına karşı işlenen suçlar başlığı altında düzenlemiştir. Ayrıca dolandırıcılık suçlarının oluşmasında hileli davranışlar temelinde bir takım eylemlerin oluşmasını şart koşmuştur.

Yine dolandırıcılık suçlarının ortaya çıkmasında failin yarar sağlamasını ve bir başkasının zarar görmesi hususunu zorunlu görmüştür. Bu nedenle dolandırıcılık suçlarının oluşmasında yarar ve zarar kavramları önemlidir. Kasıtlı bir suç olan dolandırıcılık suçunda yarar veya zarar mal varlığında meydana gelmelidir.  Fail, hileli davranışı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmekte ve bu fiilleri neticesinde başkasının mal varlığında azalma olacağını ve kendisinin bundan yarar sağlayacağını bilmektedir.

Kanun, dolandırıcılık suçlarının dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi,  kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum ve zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi ve kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle işlenmesi durumunda suçun temel şekline göre daha ağır bir ceza ile cezalandırmayı kabul etmiştir.

Bu çalışmada, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 158’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan dolandırıcılık suçunun temel şekline göre daha ağır bir ceza ile cezalandırmayı gerektiren nitelikli hallerinden (a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan nitelikli hallerine değinilecek ve bu nitelikli haller uygulamadaki örneklerle açıklanarak yargı kararları ile desteklenecektir.

Ayrıca, dolandırıcılık suçunun bu makalede konu edilen nitelikli hallerinin diğer suçlardan ve basit dolandırıcılık suçundan farklı yönleri ele alınarak detaylı bir şekilde Yargıtay kararları ışığında anlatılacaktır.

Makalenin tamamına pdf formatında ulaşmak için tıklayınız.