Geçen zamanın değiştirdiği tek şey annelerin artan fedakarlıkları…

Fotoğraf canım anneme ait. Bayram da ziyaretine gelecek öğretmen kızı için börek açarken fotoğrafladım kendisini.

Fotoğrafın her detayı ile ilgili onlarca yorum yapabilirim sizlere ama ben dikkatinizi annemin gözlüklerine çekmek istiyorum. İlk bakışta sırf komiklik olsun diye benim zorla gözüne takıp bu fotoğrafı çektiğimi düşünebilirsiniz ama olay öyle değil. O gözlükler bir ömrü, bir hayat felsefesini anlatıyor oysa.

Bu sürahi hanım gözlükleri anneme babasından kalma…

Evet yanlış duymadınız dedemin gözlükleri bunlar.

Annem, gözlerinin artık eskisi gibi görmez olduğunu hissedince bu gözlüklerde aramış çareyi. Anne iyi görebiliyormusun bunlarla diye sorduğumda “bir gözüm has görüyor da diğeri çok has değil” diye cevap veriyor kendisine has Fransız!! aksanıyla. Bu Fransız aksanı tabirinin de bir hikayesi var, ona da sonra değineceğim inşallah.

Bir gözünde sağladığı iyileşme bile ona yeterli gelmiş, sağlıkla ilgili var olan sürüyle imkana rağmen bunlarla yetinmiş annem. Ne aile nede devlet bütçesine yük getirmek istememiş tıpkı tüm hayatı boyunca yaptığı gibi.

Benim ailem orta gelir seviyesine sahip insanlardı bildim bileli. Buna rağmen annem hep yarını düşündü ömrü boyunca.

Bugün ben harcayayım har vurup harman savurayım yarın ne olursa olsun demedi hiç. Hayatının yirmi küsür senesini babadan kalma elli metrekare iki göz, içinde durulası zor bir evde geçirdi. Bu yirmi senesinde yatılı misafirsiz günü yok denecek kadar azdı. Ama annemin bir kez olsun bu evde oturmak istemiyorum, güzel büyük bir eve kiraya çıkalım dediğini duymadım.

Çocukları ayakları üstüne duruncaya kadar süslü püslü tabakları, tencereleri hiç olmadı, hiç elektrikli mutfak gereci yoktu mesela. Buna rağmen yumurtayı çırparken narin bileklerim çok ağrıyor, bana yumurta çırpıcı alın demedi. Çocuklarına tostu tavada yaptı. Rafadan yumurta yapmak için züccaciyeden minik tencereler almadı, bunun için biten salçaların teneke kutularını kullandı. Gaz alarak sobayı kolaylıkla tutuşturmadı mesela, yumurta kartonlarını atmaz saklar bunları soba tutuşturmada kullanırdı.

Benim kitaplarım yıllarca kuru temizlemecinin pantolon gömlek sarmak için kullandığı üzeri desenli kağıtlarla kaplandı. Annem okunan gazeteleri bile atmaz, kese kağıdı yapması için mahalle bakkalımız rahmetli Karabey amcaya satar, aldığı parayı da bana harçlık olarak verirdi.

Biz yeni pişmiş yemekleri afiyetle iç ederken, annem atılmasın diye hep bayat ekmekleri, kalan yemekleri yedi ömrünce. Üç kuruşluk ev harçlığından artırdığı parayla kendisine bir gezme kıyafeti alır, bunu da beş yıl giyerdi hiç şikayet etmeden. Ben bir kez olsun annemin babamdan kendisi için para istediğini görmedim ve daha neler neler….

Bize ALLAH sevgisini öğretti hep, her koşulda şükredip, isyan etmemeyi. Ataya, devlete saygıyı, ülkeye sevgiyi. Tutumluluk öğretti bize. İyi insan olmayı ve çalışkanlığı. Bugün kardeşlerimle birlikte neye sahipsek bunlar önce ALLAH ın lütfu sonra ise annemin eseri. Onun fedakarlıklarının, tutumluluğunun, bize öğrettiği değerlerin neticesi hepsi.

Ve bugün… Ömrünün büyük bölümünü yokluklarla, sıkıntılarla geçirmiş olan annem tam altı yıldır yatağa mahkum babasına ve yatağa mahkum olmasa da en az onun kadar bakıma muhtaç olan annesine; fedakarca, gıkını dahi çıkarmadan, hayatını bir köşeye atarak tek başına bakıyor. Altını temizliyor, yemeğini yediriyor, bakımını yapıyor. Biz ne kadar yardımcı olmaya çalışırsak çalışalım yaptıklarımız annemin fedakarlıklarının yanında inanın devede kulak bile kalmıyor . Bir kez olsun off demeden, bakıcı tutalım anne şeklindeki tekliflerimize “anne baba bakıcıya mı bırakılır diye ısrarla karşı çıkarak, pek çoğumuzun inanın asla başaramayacağı ağır bir yükü tek başına taşıyor.

Oysa o annem sırf kadın olduğu için yıllarca evlat yerine dahi koyulmadı. Erkek çocuk hasreti ebeveynlerinin en büyük acısı oldu seneler boyunca.

Ülkemizde de öyle değil mi ya?

Hor görülen, pek çok yörede “kaç çocuğun var” sorusuna verilen cevaplarda sayıya dahi eklenmeyen, toplumdan dışlanan, şiddete maruz kalan, emeği hiçe sayılan; bunca olumsuz tavra rağmen en ağır yükleri bıkmadan usanmadan fedakarca sırtlarında taşımaya devam eden, hayatları boyunca hiçbir zaman ben demeyen, annem babam, evladım, eşim diyerek bir ömrü tamamlayan yine de pişman olmayan, hastalıkta, zorlukta asla sırtını dönmeyen ve ısrarla adam yerine koyulmayan fedakar kadınlar, anneler…

Tüm fedakar anneler; anneler gününüz kutlu olsun….